Başak Nur GÖKÇAM
Yenilenebilir enerjinin küresel elektrik üretimindeki payı yeni teknolojilerle birlikte artmaya devam ediyor. Ekosistemin korunması ve karbon emisyonu salımlarında azaltım gerçekleştirilmesinde etkili olabilecek yenilenebilir enerjide özellikle güneş enerjisi santrallerine yoğun bir ilgi gösteriliyor.
Güneş enerjisinden elektrik üretimi ve bunun şebekeye aktarılmasına yönelik yapılan kamusal düzenlemelerle dünya genelinde güneş enerjisine yönelim de hızını korumayı sürdürüyor. Bu kapsamda gündemde yerini alan meselelerden biri de ülkelerin yüzer GES potansiyeli oluyor.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ Öğretim Üyesi Dr. Kürşad Tosun ve ekibi tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre Türkiye’nin elektrik talebinin en az yüzde 40’ını yüzen güneş panelleri ile karşılayanileceği ortaya konuldu. Türkiye’deki yapay su rezervuar yüzeylerinin yüzde 10’unun yüzen güneş panelleri ile kaplanmasının, ülkenin elektrik talebinin yarıya yakınını karşılayacağı belirtildi. Panellerin buharlaşmayı da önlediğine dikkat çekilen araştırmada, Ankara’nın bin günlük su ihtiyacını karşılamaya yetecek kadar miktarda su tasarrufu sağlanabileceği ifade edildi.
77.6 milyon ton karbondioksit engeller
Araştırmadaki hesaplamalara göre yüzen fotovolkaik yatırımlarının ülkedeki sera gazı salımlarının yüzde 14’üne denk gelecek yıllık 77.6 milyon ton karbondioksit salımını engelleyeceği bilgisini verilirken, Türkiye’deki mevcut potansiyel büyüklüğü Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını da azaltma gücüne sahip olduğu da belirtildi.
Çalışmanın detaylarına ilişkin bilgi veren ve ekolojik önemi olan rezervuarların hesaplamaya dahil edilmediği bilgisini paylaşan araştırma yazarı Dr. Kürşad Tosun, “Türkiye, yıllık ortalama 2 bin 640 saat güneşlenme süreci ve yıllık bin 527 kWh/m2 güneş enerjisi potansiyeli ile güneş enerjisi üretimi için oldukça elverişli bir coğrafi konuma sahip. Özellikle Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Ege bölgelerinin güneş enerjisi potansiyelleri oldukça yüksek. Bu potansiyel, (yüzer fotovolkaik) YFV sistemlerinin uygulanabilirliğini de artırıyor” dedi.
Özel çevre koruma alanları kapsam dışında bırakıldı
Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre, Türkiye’de inşa edilmiş 4 bin 3 adet su rezervuarı bulunduğu bilgisini paylaşan Dr. Kürşad Tosun, “Ancak çalışmamızdaki hesaplamalar, bu rezervuarların tamamını değil, yüzen fotovolkaik kurulumuna uygun olarak tanımladıklarımız dikkate alınarak yapıldı. Ulusal ve/veya yerel öneme sahip sulak alanlar, milli parklar ve tabiat parkları, özel çevre koruma alanları, kapsam dışında bırakıldı. Ekosistem hizmetleri, kuş göç yolu güvenliği, biyolojik çeşitlilik ve nesli tehlikede olan türlerin korunması açısından önemli olan bu alanlar, elektrik üretim projelerinin geliştirilmesi için uygun görülmedi” ifadelerinde bulundu.
YFV sistemlerinin temel avantajları nelerdir?
-Toprak kullanımını azaltır: Tarım ve yerleşim alanları korunur, arazi kullanımı optimize edilir. Buna bağlı olarak da tarımsal üretim azalışı veya çiftçilerin gelir kaybı gibi sonuçlar doğurmaz, kamulaştırma gerektirmez. Aynı şekilde, mera ve ormanlık alanların da korunmasını sağlar.
-Enerji üretim verimliliği artar: Su yüzeyinde serinleme etkisiyle enerji üretim verimliliği artar. Enerji üretim kapasitesi, kara tabanlı sistemlere göre yüzde 10-15 daha yüksektir.
-Su buharlaşması azalır: YFV sistemleri su yüzeyini kaplayarak buharlaşmayı yüzde 30-50 oranında azaltabilir ve böylelikle su kaynaklarının korunmasına yardımcı olur. Bu, özellikle su kıtlığı yaşayan bölgelerde büyük bir avantajdır.
-Çevresel faydalar: Doğal habitatların korunması, karbondioksit emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması, çevresel faydalar sağlar.
Yüzen fotovoltaik (YFV) nedir?
YFV sistemleri, su yüzeyine monte edilen güneş panelleriyle enerji üreten yenilikçi bir teknoloji. Bu sistemler, su yüzeyinin serinletici etkisiyle panel verimliliğini artırıyor. Bu sayede, kara tabanlı sistemlere kıyasla enerji üretim kapasitesi ve verimliliği de daha yüksek oluyor. YFV sistemleri sayesinde, güneş enerjisi için mera, orman ve tarım arazilerinin kullanılmasına duyulan gereksinim azalıyor. Ayrıca su kaynakları daha etkin kullanılmış oluyor ve buharlaşma azaltılıyor. Bu yönleriyle YFV, kara tabanlı güneş panellerine kıyasla çevresel sürdürülebilirliği daha yüksek bir alternatif.